28 Ocak 2013 Pazartesi

Gunesli pazartesiye-2...raindog ve malabadi köprüsü...

28 Ocak 2013 Pazartesi 0
dün nakavt olunca yolculuk sonrası günesli pazartesi salıya kaldı :) bugun güneş göremeyenler kusura bakmasınlar artık...

2000lerin başı..hatta 2000... ankara...izmir sonrası ankara...siz düşünün gerisini...

daha lisede noluyo arkadaş demeden uygun adım hayat tepemde...evden ırak... sınırlı saatlerle kendin olabildiğin düzen...

ilk keşfim gölge oldu...ssk'nın içinde...mekanın hası :) ankarada okuyan bilir..gölgede tanıştım raindog ile... süper coverlar ve mikrofon yiyen solisti yusuf...

ironi şuradaki sadece bir saat dinleyebiliyorum... çünkü kürkçü dükkanı beni bekler dönmek zorundayım...hep bir umut başlarken çalsın "where is my mind"...

gölgeden sonra bir kaç yeraltı barından sonra ortadan kayboldular...

bi baktım 2007'de bir grup...ismi zakkum..anaaa dedim bunlar bizimkiler..şimdi görece meşhur oldular, iki sağlam albümleri var; biri zehri zakkum diğeri 13...

zehri zakkumdan favorilerim : hebenneka, anliyorsun, ahtapotlar...

13'den favorilerim : biraz uyu, yüzük, anason...

tam zakkum ortadan kayboldu, ankara varlığı yetmiyormuş gibi iki dirhem zevki de çok gördü derken, pilli bebek'i keşfettim... o da ssk'nın içinde.. ne handı arkadaş şimdi kapanmış sanırım... baraka diye bi mekan vardı...orada çıkıyorlardı.. yine bi saat ... (neler çekmişim, ey üniversiteliler her anınızın kıymetini bilin... :) bir siyah beyaz söylerler zaten film orada biterdi o zamanlar...

malabadi köprüsü, malabadi köprüsü diye bağırırken; kim derdi ki utku seneler sonra o malabadi köprüsünü de görecek hayatının ileri kesitinde... :)

iş mi onlar da kayboldu bir süre sonra... tüketti şu hala bulamadığımız güç onları da derken behzat ç ile tekrar çıktılar ortaya...1999'daki  ilk albümleri uyandırmadan sonra 2007'de olsunu çıkardılar...

ilk albümden favorilerim : malabadi köprüsü, siyah beyaz, yoluna bas koy...

olsun albümünden : beyhude, bak, olsun....

bak şimdi ankarayı özledim iyi mi ... :)

hadi müzik dolu güzel güneşli haftalar...



20 Ocak 2013 Pazar

Gunesli pazartesiye-1... Ocak bizi cok uzdun yeter...

20 Ocak 2013 Pazar 0
belki hic oynanmamis bir oyunun ebesiyim ben, yasami sobelemeye calisiyorum...yasam dogru oykunun icinde gizli bir yol...ben yeniden yaziyorum...

yakin dostlar bilir... 2000'den beri yaziyorum aslinda...siir gunlukleri, bir siir bir dunya ile basladim; afganistan gunlukleri ile yukselme donemi ve sonrasinda guzel hikayelerle ara vemistim...

Son donemde blogda sinema yazilari ile tekrar isindim, askim geldi...Siirlerle yola cikip guzel hikayelerle ara vermistik...hadi gelin hayat ile bize yansimalari ile devam edelim...

........


Ocak ayi dogum gunumun oldugu ay ancak gecmisten beri olumleri ile beni cok cok uzen de bir aydir ayni zamanda..

Bu sene ise biraz fazla da olmadi mi sizce? Once metin kacan, ardindan burhan dogancay, sonrasinda mehmet ali birand ve en son toktamis ates hatirladiklarim...

Metin kacan bir agir romandir hayatimda.. Cokca dedikodunun karalamanin yaninda bir vurgun bu sevda ile hatirlayacagim onu..isyankar bir efkarin temsilidir kolera mahallesi.. Topragin bol olsun...

Burhan dogancayi tanimiyor idim.. dostoyevski hesabi vefat sonrasi yer edindi hayatimizda.. Biraz olsun fikrim olsun derseniz ahmet mumtaz taylanin bugunku yazisini tavsiye ederim..topragi bol olsun...

Toktamis hoca lise yillarimin favorisi cumhuriyet gazetesi yazari.. Kutuphaneden yuruttugum gazeteden onun ve attila ilhanin yazilarini keser saklardim.. Buyuk hoca.. Topragin bol olsun...

Birand bir 33. Gun sendromu yaratti bende.. Oyle bir tesaduf ki gecen hafta hastaneye yatmadan once hayatini okumaya baslamistim. Kendisinin yaninda calisan kuzenime beni onunla tanistirir misin diye mesaj attigimda ondan ogrendim hastaneye yattigini.. Olum haberini kendisinden aldigimda keske bir 10 dakika gecirebilseydin onunla dedi.. Bogazimda dugumlendi cumleler.. Topragi bol olsun..

Son sozum hranta; kaybedeli alti yil oldu ama acisi taze...seversiniz sevmezsiniz ancak bu tur bir olume hayir demelisiniz..topragin bol olsun...

Bugun iktidar olabilirsiniz, bugun ana muhalefet olabilirsiniz, bugun egemen guc olabilirsiniz, bunlarin hic biri yarin oteki olmaniza engel degil...

Bir olayi degerlendirirken taraftar psikolojisi ile fanatizm ile degil acaba benim basima da bu gelebilir mi diye dusunup degerlendirmek gerektigini dusunuyorum..

Cok kisa bir sure once bu ulkede milletin guvendigi tek kurumun bircok onemli ferdinin gordugu muamele her seyi net bir sekilde ortaya koyuyor..

Fikrinizle yenemediginizi silahinizla yenemezsiniz...

Dipnot :Politik mesajlar vermeyi hic mi hic istemiyorum ama bu tip bir olumun destekleyicisi olanlar oldugunu gormek beni cok uzuyor...affiniza siginiyorum..

Gelecek hafta guzel seyleri yazmak umidiyle...

Gunesli pazartesiler...

18 Ocak 2013 Cuma

Dogum gunum kutlu olsun hep mutlu olalim senelerce :)

18 Ocak 2013 Cuma 0

Dogum gunlerimde tarifsiz bir huzun kaplardi beni, zamana yetisemedigimi dusunurdum, lan bu sene de olmadi be dedim hep, bir yerlere gec kalmistim, birilerini bi seyleri hep kacirmistim...bi sene daha ertelemistim hayati, suruklenenlerdendim...
bu sefer farkli...cunku bir yasi daha devirirken bu yasimda yasamayi farkettim...
farkettim ki zaman kovalamakla degil hissetmekle yakalanirmis...
farkettim ki istedin mi oluyormus..yine istedin mi yine olurmus...
farkettim ki gec kalmak diye bi sey yokmus, dogru zaman dogru mekan varmis..
farkettim ki dusuncelerini degistirirsen duygularin degisiyormus...
farkettim ki ertelemeyecekmissin, sadece cesur olacakmissin...
farkettim ki suruklenmemek icin once kendin olman gerekiyormus...
farkettim ki beslemek ve beslenmekmis en guzel hikaye...
farkettim ki canim ailem, canim dostlarim, arkadaslarim, yeni tanidiklarimmis zenginlik; meger dunyanin en zengini benmisim...
Bana bunlari farketmemde yardimci olan ey sizler; iyi ki varsiniz :)

Hepinize sonsuz tesekkurler...

Guzel hikayelerle dolu bir yil daha bizi bekliyor :))

15 Ocak 2013 Salı

leon...neyin hikayesi...

15 Ocak 2013 Salı 0
filmi izleyeli bir hafta oldu..bilgisayarın karşısına geçip geçip tekrar kalkıyorum..öyle bir etkisine girdim ki filmin ne yazacığımı bilmiyorum inanın...

senelerdir duyarım..tv'de orada burada her yerde gösterildi..seneler önce arşivime de girdi ama her sey zamanını bekler ya bu filmi de demek ki bu aralar izleyecekmişim...

işte sevgi buduru mu haykırsam, bu sevginin tanımını mı yapmaya kalksam, son sahne mi yoksa bacadan mathildanın gidişi mi desem...

normal şartlarda rahatsız olabileceğiniz bir denklemde bir sevgi gelişiyor,ama o kadar güzel verilmiş ki çok kısa bir süre sonra kişilerden bağımsız bir duygu yakalıyorsunuz...

bir ölçek vurdu kırdının içinde bir durgunluk bir dinginlik bir saflık...

öyle bir duygu bıraktı ki ben de ilk defa yazamıyorum...

soru geliyor aklıma : hiç onun için kendinizden vazgectiniz mi...



deep note : final sahnesinde bildik bir şarkı... sting- shape of my heart..

sözlerine dikkat etmişmiydiniz bilmiyorum ama alın size bir bukle...


But that's not the shape of my heart
Ama hiçbiri kalbimin şekli değil

That's not the shape, the shape of my heart
Hiçbiri kalbimin şekli, kalbimin şekli değil

And if I told you that I loved you
Ve eğer sana seni sevdiğimi söyleseydim

You'd maybe think there's something wrong
Birşeylerin ters gittiğini düşünebilirdin

I'm not a man of too many faces
Ben çok yüzlü bir adam değilim

The mask I wear is one
Taktığım maske bir tane

Those who speak know nothing
Konuşanlar hiçbir şey bilmiyor

And find out to their cost
Ve hayatları pahasına öğreniyorlar

Like those who curse their luck in too many places
Çok fazla yerde şanslarını lanetleyenler gibi

And those who fear are lost
Ve korkanlar kayıp şimdi

I know that the spades are the swords of a soldier
Biliyorum ki maçalar bir askerin kılıçları

I know that the clubs are weapons of war
Biliyorum ki sinekler savaşın silahları

I know that diamonds mean money for this art
Biliyorum ki karolar bu sanat için para anlamına geliyor

But that's not the shape of my heart
Ama hiçbiri kalbimin şekli değil

That's not the shape, the shape of my heart
Hiçbiri kalbimin şekli, kalbimin şekli değil



13 Ocak 2013 Pazar

fisher king...balıkçı kral

13 Ocak 2013 Pazar 0

mutluluk hayatın neresinde...bana bunu sorduran filmleri seviyorum...

film kendinize sordugunuz soruları değiştirdiğinizde sizi mutlu edecek yanıtı nasıl bulabileceğinizi anlatıyor...bunu çiçekler böcekler kıvamında vermiyor tabii ki, hemen öyle bi film gelmesin aklınıza...:) 

fantastik bir kurguda duygusal iniş çıkışların olduğu arada durdurup düşünmek isteyeceğiniz bir film...

hayatın kendisi de bu inişleri çıkışları barındırıyor..ve bazen bu yaşadıklarımız sadece bize mahsus ve içinden çıkılmaz şeylermiş gibi hissediyoruz...

halbuki kaf dağının ardındaki sorularla değil de basit sorularla hayata yaklaşmanın sizce de zamanı değil mi...

deep note: filme ismini veren hikayeyi de aşağıda paylaşayım istedim...

"hikaye, cesaretini kanıtlamak için ormanda yalnız uyuyan çocuk bir kral ile başlar. geceyi yalnız geçirirken kutsal bir görüntü görür çocuk kral. alevlerin içinden kutsal kase çıkar. tanrı'nın ilahi merhametinin simgesi... bir ses duyar: ''insanların yüreklerini iyileştirmesi için kaseyi koru.'' ancak çocuk kasede güç, başarı ve güzellik dolu bir hayatın garantisini görür. bu kısa şaşkınlık halinde kendisini bir çocuk gibi değil de aksine yenilmez hisseder. tanrı gibi... kaseyi almak için ateşe uzanır ama kase yok olur... ve eli korkunç bir şekilde yanar. çocuk kral büyüdükçe yarası daha da derinleşir. yaşama amacını kaybeder. kendine ve başkalarına inancı kalmaz. sevemez... sevildiğini hissedemez... bu olay onu hasta eder. ölmeye başlar. 
bir gün kaleye bir soytarı gelir ve kralın yalnız olduğunu görür. soytarı basit bir adamdır, o'nun kral olduğunu anlamaz. sadece yalnız ve acı içinde bir adam görür. ''seni üzen nedir dostum?'' diye sorar. kral şöyle cevap verir: ''boğazım kurudu, su içmeliyim.'' soytarı yatağın yanından bir kap alır, suyla doldurur ve krala verir. kral suyu içmeye başlar... ve yarasının iyileştiğini görür. ellerine bakınca ömrü boyunca aradığı kutsal kaseyi görür. soytarıya sorar: '' en parlak ve cesur adamlarımın bulamadığını nasıl buldun?'' soytarı cevap verir: '' bilmiyorum. tek bildiğim senin susadığındı.'' 

bu seferki sorumuzun yanıtı sanırım belli : basit :)

 
ŞEHRİN IŞIKLARI ◄Design by Pocket, BlogBulk Blogger Templates